İçeriğe geç

Osmanlı’da kanun nedir ?

Osmanlı’da Kanun Nedir? Adaletin Tarih Sahnesindeki Sessiz Gücü

Tarihin sayfalarını karıştırırken bazen bir kavramla karşılaşırız ki, o kavram bir medeniyetin bütün ruhunu taşır. “Kanun” Osmanlı için işte böyle bir kelimeydi. Bugün sana sadece bir hukuk terimi anlatmayacağım; 600 yıllık bir imparatorluğun düzenini, adalet anlayışını ve insan hikâyelerini birlikte keşfedeceğiz. Hazırsan, zamanın perdesini aralayalım.

Kanun Ne Demekti? Osmanlı’da Hukukun Kalbi

Osmanlı’da “kanun” kelimesi Arapça kökenli “kānūn”dan gelir ve anlamı “kural, düzen, ölçü” demektir. Devlet yönetiminde ise kanun; sultanın iradesiyle çıkarılan, şer’i hukuku tamamlayan ve toplum düzenini sağlayan yazılı kurallara verilen isimdi. Yani kısaca, şer’i hukuk (İslam hukuku) dinin hükümlerini belirlerken, kanunlar daha çok dünyevi meseleleri düzenliyordu. Bu ikili sistem, Osmanlı’nın hukuk anlayışının temel taşını oluşturuyordu.

Örneğin; miras, nikâh veya ibadet gibi dini konular kadılar tarafından şer’i hukuka göre çözülürken, vergi, toprak düzeni veya ticaret gibi alanlarda sultanın fermanlarıyla hazırlanan kanunlar devreye girerdi. Bu sayede hem İslam hukukunun sınırları korunuyor hem de devlet yönetimi esnek ve pratik bir şekilde düzenlenebiliyordu.

Kanunnamelerin Doğuşu: Adaletin Yazılı Hali

Osmanlı’da kanunların en önemli biçimi “kanunnâme” adıyla bilinen yazılı düzenlemelerdi. İlk büyük kanunnâmeler 15. yüzyılda II. Mehmed (Fatih Sultan Mehmed) döneminde ortaya çıktı. Fatih, fethettiği geniş coğrafyalarda adaleti sağlamak için, her eyaletin koşullarına uygun kanunnâmeler hazırlattı. Bu kanunlar; vergi sistemini, toprak düzenini, askerî görevleri ve halkın devlete karşı yükümlülüklerini açıkça belirliyordu.

Mesela, Fatih Kanunnâmesi’nin ünlü maddelerinden biri şöyle der:

“Her kim ki padişaha karşı isyan eder ve fitne çıkarırsa, evlâdım dahi olsa idam olunur.”

Bu satır, Osmanlı’da kanunun ne kadar yüksek bir otorite olduğunu anlatır. Padişahın oğlu bile kanunun üstünde değildir. İşte bu anlayış, devlet düzeninin temeliydi.

Şer’i ve Örfi Hukukun Dansı: İki Kanatlı Sistem

Osmanlı hukuk sistemi iki ana kaynaktan beslenirdi: şer’i hukuk ve örfi hukuk.

  • Şer’i hukuk: Kur’an, hadis, icmâ ve kıyasa dayanır. Kadılar tarafından uygulanır ve genellikle aile hukuku, miras, cezalar gibi konuları kapsar.
  • Örfi hukuk (kanun): Devletin ihtiyaçlarına göre sultanın iradesiyle çıkarılır. Toprak düzeni, vergi, ticaret, askerlik ve kamu düzeni konularını kapsar.

Bu iki sistem çatışmaz, aksine birbirini tamamlar. Örneğin, bir tüccar vergisini ödemediğinde örfi hukuka göre ceza alırken, sözleşmesini ihlal ettiğinde şer’i hukuka göre yargılanırdı. Böylece adalet hem dini temele dayanır hem de dünyevi gerçekliklere uyum sağlardı.

Bir İnsan Hikâyesi: Anadolu’da Bir Köylü ve Kanun

16. yüzyılda Anadolu’nun küçük bir köyünde yaşayan Ali Ağa’nın hikâyesi bize bu düzenin nasıl işlediğini gösterir. Ali Ağa, yıllardır ektiği tarlayı devlete ait olduğunu bilmeden miras yoluyla devralmıştı. Bir gün tımarlı sipahi gelip arazinin miri arazi olduğunu, devlete ait olduğu için kira (vergi) ödemesi gerektiğini söyledi. Ali Ağa önce şaşırdı, sonra kadıya gitti. Kadı, şer’i hukuka göre miras işlemini onayladı ancak örfi hukuka göre toprağın mülkiyetinin devlete ait olduğunu belirtti. Sonuçta Ali Ağa toprağı kullanmaya devam etti ama artık devlete vergi ödüyordu. Bu küçük hikâye, Osmanlı’da kanunun hem bireyi hem devleti nasıl koruduğunu gözler önüne seriyor.

Kanunun Toplumsal Rolü: Bir İmparatorluğun Omurgası

Kanunlar yalnızca birer kural değil, Osmanlı toplumunu bir arada tutan bağlardı. 16. yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman döneminde hazırlanan Kanunnâme-i Âl-i Osman, imparatorluğun farklı coğrafyalarında yaşayan milyonlarca insanı ortak bir hukuk düzeni altında birleştirdi. Bu kanunlar sayesinde, Balkanlar’daki bir köylü ile Şam’daki bir tüccar aynı kurallara tabi oldu. Bu, Osmanlı’nın yüzyıllar boyunca ayakta kalmasının en önemli sebeplerinden biriydi.

Verilerle Osmanlı Kanunu: Adaletin Evrimi

Osmanlı’nın 600 yıllık tarihinde yaklaşık 300’ü aşkın kanunnâme hazırlanmıştır. Bunların büyük çoğunluğu maliye, toprak yönetimi ve kamu düzeniyle ilgilidir. 17. yüzyıldan itibaren Avrupa’daki hukuk sistemlerinin etkisiyle kanunlar daha ayrıntılı ve modernleşmiş, 19. yüzyılda Tanzimat Fermanı ile birlikte “kanun” kavramı modern devlet anlayışına yakın bir forma evrilmiştir.

Sonuç: Kanun, Sadece Bir Kural Değil Bir Kültürdür

Osmanlı’da kanun, sadece yasaklar koyan bir metin değil; bir imparatorluğu yüzyıllar boyunca ayakta tutan bir anlayıştı. Dini temellerle devlet aklını birleştiren bu hukuk düzeni, hem bireyin hakkını korudu hem de devletin otoritesini sağladı.

Peki sizce günümüz hukuk sistemleri Osmanlı’nın bu çift kanatlı modelinden ne kadar ilham alıyor? Bugünün dünyasında “kanun” hâlâ toplumları bir arada tutan bağ olabilir mi? Düşüncelerinizi yorumlarda paylaşın, tartışmayı birlikte büyütelim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort deneme bonusu veren siteler 2025
Sitemap
betxper yeni girişilbet yeni giriş adresibetexper