Kamerun’da Ne Yenir? Gerçek Lezzet Mi, Yoksa Kültürel Karmaşa mı?
Kamerun mutfağına methiyeler düzen çok. “Afrika’nın gastronomi kalbi” diyen de var, “her lokmada kültür” diyen de. Ama dürüst olalım: Kamerun mutfağı bazen fazla övülüyor. Lezzet çeşitliliği mi, yoksa karışıklık mı? İşte tam da bu noktada soruyu sormak gerekiyor: Kamerun’da ne yenir — ve gerçekten buna değer mi?
Kamerun Mutfağının Kimliği: Her Şeyden Biraz, Ama Tam Olarak Ne?
Kamerun’un mutfağı tıpkı ülkenin coğrafyası gibi parçalı ve karmaşık. Sahilden dağlara, ormanlardan çöllere uzanan bu topraklar, 200’den fazla etnik grubun tarifleriyle dolu. Ama sorun şu: Bu çeşitlilik bir “kimlik” yaratmıyor, aksine bir mutfak karmaşası doğuruyor.
Bir yanda baharatların hüküm sürdüğü kuzeyin Arap etkili yemekleri, öte yanda Fransız koloni mirasıyla şekillenen tatlılar ve fırın ürünleri… Peki sonuç? Ne tam Afrika ne tam Avrupa. Kamerun mutfağı kendi özgün sesini bulamıyor.
Ndolé: Ulusal Gurur mu, Ağızda Şok Etkisi mi?
Her ülkenin “bizim yemeğimiz” dediği bir yemek vardır. Kamerun’da bu unvan “Ndolé”ye ait. Yer fıstığı sosuyla yapılan, acı yapraklarla karıştırılan ve genellikle balık ya da etle servis edilen bu yemek, ilk bakışta oldukça etkileyici.
Ama gerçek şu: Ndolé, ilk çatalda şaşırtıcı bir karmaşa yaratıyor. Tuzlu mu, acı mı, tatlı mı karar veremeyen bir lezzet dengesi… Ve çoğu yabancı için ağır, neredeyse “bitkisel ilaç” tadında bir deneyim. Peki bu kadar yoğun bir aromaya “ulusal gurur” demek ne kadar doğru?
Ndolé’nin Arkasındaki Gerçek
Ndolé aslında Kamerun’un kimlik arayışının bir yansıması. Yöreden yöreye tarifi değişiyor; bazı yerlerde yer fıstığı bol, bazı yerlerde yapraklar baskın. Bu kadar farklı versiyona rağmen “ulusal yemek” etiketi taşıyor.
Belki de sorun burada: Kamerun, mutfakta bile kendi birliğini tam kurabilmiş değil. Her tabak, farklı bir tarih, farklı bir koloni geçmişi anlatıyor.
Etin Krallığı: Sokaklarda Kaynayan Kazanlar
Kamerun’da et yemekleri sadece doyurucu değil, neredeyse ritüel. Sokaklarda her köşede bir mangal, dumanlar arasında pişen keçi etleri, baharatlı tavuklar… “Soya” denilen şiş kebapları ülkenin dört bir yanında satılıyor.
Ama burada da bir problem var: hijyen. Bu yemeklerin çoğu sokakta, açık alanda, yüksek sıcaklıkta hazırlanıyor. Sağlık standartları mı? Neredeyse yok.
Yani lezzet uğruna risk alıyorsunuz. Peki bu kadar lezzetli olduğu söylenen bir ülke mutfağında temizlik neden bu kadar ihmal ediliyor?
Balık, Baharat ve Cesaret
Sahil kesiminde balık başrolde. “Poisson braisé” (ızgara balık) Kamerunluların yaz akşamlarının yıldızı. Fakat yine aynı sorun: aşırı baharat.
Evet, baharat severler için cennet ama doğal tatları gizleyen bu yoğunluk, bazen balığın tazeliğini bile unutturuyor. Kamerun mutfağı belki de “az ama öz” ilkesini hiç duymamış gibi.
Kültürel Etkiler: Fransız Zarafeti mi, Yerel Aşırılık mı?
Kamerun’un kolonial geçmişi Fransız mutfağının izlerini bırakmış. Kruvasan, baget ve tatlılar, özellikle şehirlerde hâlâ gözde. Ama bu da bir çelişki yaratıyor: bir yanda yerel köklerden gelen yoğun baharatlı yemekler, öte yanda kremalı tatlılar ve tereyağlı soslar.
İki dünya bir tabakta buluşmaya çalışıyor ama çoğu zaman çatışıyor. Bu kültürel melezlik bazen lezzet, bazen de kargaşa getiriyor.
Peki Gerçekten “Afrika’nın Lezzet Cenneti” mi?
Bu iddia çok sık duyulur. Ama dürüst olmak gerekirse, Kamerun mutfağı bazen daha çok “lezzet laboratuvarı” gibi. Her şeyden biraz var ama derinlik yok.
Yine de hakkını verelim: cesur, karakterli ve sınır tanımayan bir mutfak. Eğer farklı tatlara açıksanız, Kamerun size yeni bir dünya sunabilir. Ama klasik tatları seven biriyseniz, bu yolculuk mide değil sabır testi olabilir.
Sonuç: Lezzetin Bedeli Ne Kadar?
Kamerun mutfağı, cesur insanların mutfağı. Baharatın, dumanın, karmaşanın tam ortasında. Fakat her özgünlük, biraz düzen ister. Kamerun’un yemekleri duygusal olarak zengin ama teknik olarak eksik.
Şimdi size soruyorum: Gerçek lezzet, alışılmışın dışına çıkmak mı; yoksa her lokmada dengeyi bulmak mı?
Kamerun mutfağı bu soruya hâlâ cevap arıyor. Belki de bu yüzden, onu anlamak için sadece tatmak değil, sorgulamak da gerekiyor.