İçeriğe geç

Gözü yükseklerde olan ne demek ?

Gözü Yükseklerde Olan Ne Demek? Edebiyatın Zirveye Bakan Karakterleri Üzerine Bir İnceleme

Bir edebiyatçı olarak kelimelerin yalnızca anlam taşımadığını, aynı zamanda insanın iç dünyasını dönüştürdüğünü bilirim. “Gözü yükseklerde olan” deyimi, yüzeyde hırsı, hedefi ve arayışı anlatır. Fakat edebiyatın gözünden bakıldığında bu deyim, sadece bir karakter özelliği değil; insanın anlam arayışının simgesidir. Her büyük romanın, her güçlü karakterin içinde bu “yükseğe bakma” dürtüsü vardır. Çünkü insanın kaderi, hep biraz yukarılara doğru bakmakla başlar.

Gözü Yükseklerde Olmak: Deyimin Edebî Katmanları

“Gözü yükseklerde olan” deyimi, bir kişinin büyük hedeflere, yüksek mevkilere ya da imkânsız ideallere ulaşma isteğini anlatır. Ancak bu deyim, edebî bir gözle okunduğunda yalnızca hırsı değil, varoluşsal bir arayışı da dile getirir. Çünkü edebiyat, gözü yükseklerde olan karakterlerle doludur: onların gözleri gökyüzüne dönüktür ama ayakları çoğu zaman çamura batmıştır.

Bu deyim, Nietzsche’nin “üstinsan” kavramını ya da Goethe’nin Faust’unu hatırlatır. Her ikisi de sıradan olana sığmayan, daha fazlasını arayan, “yükseklik” ile sınanan karakterlerdir. Fakat bu yükseliş çoğu zaman trajiktir. Çünkü edebiyatta her yükseliş, bir düşüşü içinde taşır.

Göğe Bakanlar: Hırs ile Hayalin İnce Çizgisi

Birçok romanda “gözü yükseklerde olan” karakterler ikiye ayrılır: yüce idealler için yükselenler ve kendi çıkarı için tırmananlar. İlki, insanlığın ufkunu genişletir; ikincisi, kendi benliğinin dar duvarlarına hapsolur.

Victor Hugo’nun Les Misérables’ında Jean Valjean’ın gözü yükseklerdedir ama bu yükseliş, ahlaki bir dönüşümle ilgilidir. Oysa Balzac’ın Vadideki Zambak’ındaki karakterler, toplumsal statü için yükselmek isterler — orada yükseklik, rütbe ve sınıfla ölçülür. İki farklı yükseklik, iki farklı kader…

Edebiyat, bu iki bakışı karşı karşıya getirir: hırsın yakıcı ışığı ve hayalin aydınlığı. Biri göz kamaştırır, diğeri ufuk açar. Peki, biz hangisine daha yakınız? Yükselmek mi istiyoruz, yoksa aydınlanmak mı?

Toplumsal Aynada Gözü Yükseklerde Olmak

Edebiyat, bireysel olduğu kadar toplumsal bir aynadır. “Gözü yükseklerde olan” figür, aynı zamanda toplumun değer sistemini yansıtır. Bir dönemde bu deyim “cesur ve çalışkan” olarak övülürken, başka bir dönemde “açgözlü ve kibirli” olarak eleştirilebilir. Çünkü yükseklik, her zaman toplumsal ölçüye göre tanımlanır.

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur’undaki Mümtaz’ın gözü yükseklerdedir; ama bu yüksekliğin anlamı, kültürel bir derinliktir. Onun arzusu, bilgi ve sanatla var olmaktır. Buna karşılık modern çağın romanlarında gözü yükseklerde olan karakterler genellikle başarı, para ve görünürlük peşindedir. Bu dönüşüm, edebiyatın insana sorduğu temel bir soruyu da değiştirir: “Yükselmek istiyorsun, ama nereye?”

Kadın ve Erkek Karakterlerde Yüksekliğin Dili

Edebiyatta cinsiyet, yükselişin biçimini de belirler. Erkek karakterler genellikle kamusal alanda yükselmek ister: güç, statü, tanınma… Kadın karakterler ise duygusal, düşünsel ya da estetik düzeyde yükselirler — çünkü tarih boyunca onlara kamusal yükseklik yasaklanmıştır.

Halide Edib Adıvar’ın kadın karakterleri, toplumsal rollerin dışına çıkarak kendi entelektüel yüksekliğini inşa eder. Onlar için gözü yükseklerde olmak, sadece “bir yere gelmek” değil, “kendini gerçekleştirmek”tir. Bu fark, edebiyatın toplumsal cinsiyet kodlarını nasıl dönüştürdüğünü gösterir.

Edebiyatın Sonsuz Yüksekliği: Yükselmenin Trajedisi

“Gözü yükseklerde olan” bir karakter, her zaman bir trajedi taşır. Çünkü yükseğe bakan göz, aynı zamanda derinliği görür. Shakespeare’in Macbeth’i hırsıyla yükselirken, kendi gölgesine yenilir. Dostoyevski’nin Raskolnikov’u, zihinsel bir yücelik ararken ahlaki bir çukura düşer. Bu nedenle edebiyat, bize yükselmenin sadece dışsal bir başarı olmadığını, aynı zamanda içsel bir sınav olduğunu hatırlatır.

Gerçek yükseklik, dışarıdan değil, içeriden başlar. Gözü yükseklerde olmak, gökyüzüne bakarken kendi kalbine inmeyi unutmamaktır. Edebiyatın bize öğrettiği en önemli şey, zirvenin her zaman yalnız olduğudur.

Sonuç: Yükseklik, Bir Yolculuktur

Sonuç olarak “gözü yükseklerde olan” deyimi, edebiyatta hırsın, hayalin ve insan ruhunun gerilimini anlatır. Her karakter, kendi zirvesine tırmanırken bir anlam arar. Kimisi başarır, kimisi düşer; ama hepsi, insanın kendini aşma isteğinin bir parçasıdır.

Belki de en doğru soru şudur: Yükseklerde ne var? Başarı mı, yalnızlık mı, yoksa özgürlük mü? Cevap, her okurun kendi göz hizasında saklıdır.

Siz nasıl düşünüyorsunuz? “Gözü yükseklerde olan” deyimi size hangi karakterleri, hangi metinleri hatırlatıyor? Yorumlarda kendi edebi çağrışımlarınızı paylaşın — çünkü edebiyat, konuşarak değil, düşünerek derinleşir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort deneme bonusu veren siteler 2025
Sitemap
403 Forbidden

403

Forbidden

Access to this resource on the server is denied!